KFAR KAMA -AA- İsrail'in kuzeyinde, Aşağı Celile bölgesindeki köylerden biri olan Kfar Kama'da (Kama Köyü) 3 bin Çerkes yaşıyor.
Çerkes adetlerinin geçerli olduğu ve Çerkescenin konuşulduğu köyde, Türkiye'den 9 Türk vatandaşı bulunuyor. 8'i Çerkes kökenli olan Türkler, köyden kızlarla evlenerek buraya yerleşmiş.
Kfar Kamalılar, önceki gün başlayan 4. Çerkes Festivalinde Rusya'dan gelen Çerkes halk oyunları ekipleriyle birlikte Çerkes adetlerini bir kez daha yaşatıyor. Bir hafta sürecek festival boyunca sunulan halk oyunları ve yöresel yemekler, katılımcıların büyük ilgisini çekiyor.
Köydeki yerleşiklerden Hayrettin Uyanık (50), "Doğma büyüme Düzceliyim" diyor ve tesadüflerin kendisini İsrail'e getirdiğini ve 1991'den bu yana Kfar Kama'da yaşadığını söylüyor.
Uyanık, Kfar Kama'nın 3 bin kişilik nüfusuyla tamamen Çerkeslerden oluştuğunu, İsrail'deki diğer Çerkes köyü olan, 1500 nüfuslu Reyhaniye'nin ise yüzde 15 oranında Arap nüfusa sahip olduğunu kaydediyor.
Hayrettin Uyanık, İsrail vatandaşı Çerkes eşi Faize ile ilk turistik bir gezi çerçevesinde Bolu'ya geldiğinde tanışmış. Körfez savaşı sırasında bu kez kendisi Kfar Kama'ya davet edilmiş. Kurban Bayramı arifesinde köye geldiğinde uğradığı şaşkınlığı, "İki arkadaş gelmiştik. Köy girişinde birden duraladık. Kur'an sesi yükseliyordu köyden. Şaşırdık. Burası İsrail miydi, yanlış mı geldik diye düşündük" diye anlatıyor.
Hayrettin Uyanık, Düzceli Çerkesler olarak köyde "krallar gibi" karşılandıklarını, kendi memleketinde karşılaştığı Kfar Kamalı Faize'yi burada yeniden gördüğünü, onu ailesinden istediğini ve bir ay sonra evlendiklerini ifade ediyor.

Hayrettin Uyanık, eşini Türkiye'ye götürüp ailesiyle tanıştırmış, ama ikili Kfar Kama'ya dönüp burada yerleşme kararı almış.
Kfar Kama'da uzun süre bir kaset fabrikasında çalıştığını anlatan Uyanık, "2000 yılında kalp krizi geçirdikten sonra doktorlar çalışmamı yasakladı, emekli oldum. Burada kalma kararımda etken hayat şartlarının iyi olmasıydı. Her türlü sigortam var. Emekli olduktan sonra da kendi işimi kurdum. Karımla birlikte bir tekstil atölyesi açtık" diye devam ediyor.
|
Devamını oku...
|

Fatih Ayakapı'da bulunan, 'atmosferi ile büyüleyen, kimilerini çocukluğuna, kimilerini ise yüzyıllar öncesine götüren'* hamamlardan birisi olan Küçük Mustafa Paşa Hamamı bir gayri menkul danışmanlık firması olan Coldwell Banker'ın Türkiye ofisi tarafından satışa sunulmuş.
15. yüzyılda Kara Mustafa Paşa tarafından inşa ettirilen hamam döneminin diğer pek çok kamusal binası gibi bir vakıf yapısıymış. 1. Dünya Savaşı sonrasında Vakıflar İdaresi tarafından satılarak özel mülkiyete geçen hamam, muhtemelen hamamların günlük bir ihtiyaç olmaktan çıkmaları sonucunda, 1995 yılında kapatılmış.**
Küçük Mustafa Paşa Hamamı'nın, sıradan bir emlak gibi satışa çıkartılmış olması her ne kadar garip bir durum olsa da, liberalizm, özellikle de neo-liberalizm çerçevesinde bakıldığı zaman çok da şaşırtıcı değil. Dünya'nın hemen hemen bütün coğrafyalarında sancılı geçiş dönemlerine neden olan ekonomik sistem dönüşümleri (19. Yüzyıl Batı edebiyatı ya da 1. Dünya Savaşı bu sancılı geçişlere örnekler) Türkiye gibi demokrasi ayağı zayıf olan ülkelerde daha yıkıcı sonuçlara yol açabiliyor. Çevremizdeki her şey, piyasa ekonomisi kıskacı içinde, birer metaya dönüştürülürken, bu dönüşümün bir parçası olmak, tartışmak, sorgulamak isteyen sesler ya işlevsiz kılınıyor, ya da zaten oldukça cılız ve kendinden emin olmayan bir şekilde çıkıyor.
|
Devamını oku...
|
Biyo-Ekonomi: Biyolojik kaynakları (ör: Tarım, Gıda, Ormancılık, Balıkçılık ve diğer biyo-temelli endüstri) üreten, yöneten ve yayan her türlü endüstri ve ekonomik sektörü kapsamaktadır.
Bilgi Temelli: Yaşam Bilimleri ve Biyoteknoloji diğer teknolojilerle uyum içerisinde çalışmaktadır. Amaçları söyle sıralanabilir:
- Biyolojik kaynakların sürdürülebilir yönetimi, üretimi ve kullanımı için bilgi-temeli sağlamak?
- Yeni, güvenli, daha düşük maliyetli ve eko-verimli ürünler sağlamak
- Avrupa endüstrisinin rekabet edebilirliğini ve sürdürülebilirliğini desteklemek
Örnek:
- Gıda güvenliği ve hayvan hastalıklarının kontrolünde artan ve gelişen teşhis yöntemleri
- Enzimlerin endüstri, ev ve gıda üretiminde kullanımı ve böylelikle enerji ve su tüketiminin azalması: yeni fonksiyonel gıdalar
Biyo kaynakların üretimi ve dönüşümü ile ilgili bilginin kullanımı varolan biyo-ekonomiyi yeni endüstrilere dönüştürecektir.
|
Devamını oku...
|
SİMAV'DA JEOTERMAL ENERJİ İLE SERACILIK
Jeotermal enerjinin bina ısıtılmasından sonra Simav Belediyesine ait Simser A.Ş. vasıtası ile Eynal Bölgesinde ilk önce Belediye mülkiyetinde yaklaşık 16 Dekar Cam-polyester ve plastik örtü kaplı seralar yapılmış; ancak tek kuyu ile verim alınamadığından E-6 kuyusunun yanına E-8 kuyusu açılmıştır. Sera alanının tüm boruları ve çapları tekrar değiştirilerek özel paket çelik izolasyonlu borular ile şu anda yaklaşık 200 dekar sera alanını ısıtabilecek durumda olup böylece İlçede kurulacak olan Organize Sera Bölgesinin öncülüğünü yapmıştır. Belediye mülkiyetinde 100 dekar, özel şahıslar mülkiyetinde 100 dekar olmak üzere 200 dekar serada; domates, salatalık ve çiçek yetiştirilmektedir.
Eynal ve Sera Alanını besleyen kuyular ise E-6 ve E-8 kuyularıdır.
http://www.simav.bel.tr/simavdaseracilik.htm |
İbrahim SEDİYANİ -
Bu e-Posta adresi istek dışı postalardan korunmaktadır, görüntülüyebilmek için JavaScript etkinleştirilmelidir
Beni tanıdınız mı? Aşağıdaki fotoğrafa iyi bakın; tanıdınız mı beni?
Meke Gölü’ydüm ben; bu ülkenin en güzel gölüydüm. Ülkemin “nazar boncuğu”ydum.
“Gölüyüm” demiyorum, “gölüydüm”. Çünkü ben artık yokum.

20 Eylül 2010 tarihi itibariyle tamamen kurudum. Pazartesi günü öldüm. 20 Eylül Pazartesi günü son sularım da kurudu ve ben tamamen öldüm.
Konya’nın Karapınar ilçesinde yaşıyordum. İsmimi sularımın üzerinde hiç eksik olmayan, üstümde tatlı tatlı kanat çırpan meke kuşlarından almıştım.
16 bin hektara yayılmış bir göldüm ben. 12 metreydi derinliğim.
Artık bir damla bile suyum yok benim. Pazartesi günü tamamen kurudum. Ülkenin en güzel gölü artık yok.
|
Devamını oku...
|
TİKA Başkanlığı ile Tarımsal Üretim ve Geliştirme Genel Müdürlüğü (TÜGEM) işbirliğinde düzenlenen ve bu yıl üçüncüsü gerçekleştirilen “Uluslararası Havza ve Mera Yönetimi Eğitim Programı'' Erzurum’da yapıldı. Arnavutluk, Azerbaycan, Bosna-Hersek, Karadağ, Kırgızistan, Kosova, Moldova, Tacikistan ve Ukrayna-Kırım’dan 47 temsilcinin katıldığı programın açılışına, Erzurum Valisi Sebahattin Öztürk, Tarım ve Köyişleri Bakanlığı Tarımsal Üretim ve Geliştirme Genel Müdürü Ali Karaca, Erzurum Büyükşehir Belediye Başkanı Ahmet Küçükler, TİKA Başkanlığı’nı temsilen proje yöneticisi Dr. Mahmut Çevik ile çok sayıda bürokrat ve akademisyen katıldı.
|
Devamını oku...
|
|
|